İnsan, gerçek
kimliğini ancak, huyu, seciyesi ve tabiatıyla ortaya koyar. İnsanlar nekadar
farklı görünürlerse görünsünler, huyları ve karakterleri onları mutlaka
eleverir. Tasavvufun en sağlam ölçüsü, güzel ahlaktır. Tasavvufi düşüncede
olağanüstü haller, baş döndüren makamlar, güzel ahlak ile beraber olmadıkları
zaman hiçbir kıymet ifade etmezler.
Ahlak, en genel manasıyla Kur’an’la temsil
edilir. Bir anlamda Kur'an, ahlakın evrensel kaynağıdır. Peygamber Efendimiz de
bunun en güzel örneğini temsil etmektedir.O, yaşamı boyunca hep Kur’an’ın
belirlediği ahlaki çizgide davranışlarını gerçekleştirmiştir. Nitekim Peygamber
Efendimizin ahlakına dair Hz. Aişe’ye yöneltilen bir soruda o; "Kur'ân
okumuyor musunuz? O'nun ahlakı Kur'ân'dır" şeklinde cevap vermiştir.
Ayrıca
bizzat Kur'ân, bu hakikati desteklemektedir (Kalem Suresi, 4.ayet).Tasavvufta
ahlakı yaşamak dünyadan el etek çekmekle olur.
Tarihteki uygulamalara
bakıldığında gerçekten Peygamber Efendimizin ahlakının, kendisine
inanmayanlarca dahi hayranlık ve takdirle karşılandığı görülür.Kur’anın
öngördüğü ve Hz. Muhammed’in bizzat yaşayarak örnek olduğu güzel ahlak ilkeleri
mutasavışar tarafından uygulanmaya çalışılmıştır.
Mutasavvıflar, tasavvufî yaşamda, ibadet ve zikrin yanında ahlakî faaliyet ve faziletlerin
de önemli olduğunu belirtmişlerdir. Nitekim Ebu'l-Hasan en Nuri'ye göre
"Tasavvuf ne birtakım merasimler ne de bir bilgi yığınıdır; aksine
tasavvuf yalnızca ahlaktır." *(Sadullah sarı).
Tasavvufi düşüncenin
ahlaki boyutunu ele alınca öncelikle tasavvuf ve ahlak üzerine yapılmış olan
tanımlarını oldukça fazla olduğunu
belirtmeliyiz.Tasavvufta ahlak, kalbi dünyadan ayrılıp Allah'a bağlamaktır.
Yani Kur'an ve sünnetin gösterdiği yolda çokça ibadet ederek ruhu
saflaştırmaktır. İbadet, zikir ,tefekkür, riyazet ve mücadele ile nefsin
arzularını kontrol altına almaktır. Yine tasavvuf ilmi hakikati elde edip
Allah'a vuslatı gerçekleştirmenin arzu ve gayreti içerisinde olup Resulullah'ın
ahlaki ile ahlaklanmaktır.(Kaynakça tasavvuf tarihi osman turer)
Tasavvuf inancını benimseyen ünlü Türk
düşünürlerine Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli örnek olarak
gösterilebilir. Bu düşünürlerin ahlak anlayışı şu şekilde açıklanabilir;
Mevlâna: Bireyi merkeze alır. Ona göre Allah
ses ve söz olarak insanda belirmiştir. İnsan kendisindeki Tanrı sırrına aşkla
erişir ve bilgi sahibi olur. “İnsanı sevmek Tanrı’yı sevmektir” özüyle tüm
yaratılmışlar içinde sadece insanın varlığının özünü mutlak güzellik ve iyiliği
sezebileceğini belirtir. Madem ki evren Tanrı’nın kudretinin ortaya çıktığı
alandır, hayattaki her şey Tanrı adına sevilir ve korunur. Evrendeki düzen ve
yasa bize, kendimizde bulmamız gereken uyum ve ölçü için de bir örnek
oluşturur. Madem ki insan varlıkların en şereflisidir, insanlar arasındaki
sevgi, dostluk bağı ve yardımlaşma ahlakın özüdür ve ibadet özelliği
taşır.(bilgibirikimi.net)
Yunus Emre: İnsanların Allah
sevgisinde birleşmelerini ve davranışlarını düzenlemelerini önerir. İnsanın
asıl varlığı bedeni değil, iç yapısı ve ruhudur. Bu iç varlık, Allah’ın
varlığından gelen bir ışıktır. Gönül bilir ki Allah’ı sevmek, O’nun
yarattıklarını sevmektir. Yunus Emre’nin ahlak yasası temelini Allah’ta bulup,
hoş görmeyi ve sevmeyi öğretme amacı güder.
Hacı Bektaş-ı Veli: Hacı Bektaş-ı Veli’ye
göre insan olgunluğa erişinceye kadar üç aşamadan geçer. ilkinde tüm
varolanları Allah BİLİR; ikincisinde tüm var olanların Allah’ın görünüşü
olduğunu GÖRÜR; üçüncüsü Allah’ıyla bir OLUR. Allah’la bir olmak, varlıktan
kurtulup yeniden varlığa dönmektir. Bunu başaran insan olgun insandır.
“Yoksa o kimse ki, gece saatlerinde -ibadete- devam eder, secde edici ve
kıyamda durucu olarak ahiret azabından çekinir ve Rab'binin rahmetini diler,
-bununla böyle olmayan eşit olur mu?.-Deki: Hiç bilenler ile bilmeyenler eşit olabilirler
mi?. Ancak saf akıl sahipleri düşünüverir. -bundan ibret alırlar.” (Zümer
Suresi. Ayet :9)
Hadisler
“Gizli bir hazine idim, bilinmeyi sevdim ve mahlukatı yarattım” (hadisi
kudsi)
“Nefsini bilen rabbini bilir.”
“Yer ve göğe sığmadım, mümin kulumun kalbine sığdım.”(hadisi kudsi)
“Küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz. Bu da kalp cihadıdır.”
“Bir anlık tefekkür bir yıllık ibadetten hayırlıdır.”
“Ölmeden önce ölünüz.”
“Sen olmasaydın bu alemi yaratmazdım”(hadisi kudsi)
“Allah’ım beni fakir olarak yaşat, fakir olarak öldür.”
“Allah her mahzun kalbi sever. (Kaynakça müslim (sahih),ebu davut suneni)
İhlas ilmini okumak; ucub, riya, hased gibi manevi hastalıkları bilmek ve
bunlardan muhafaza olmaya çalışmak farzı ayndır. (her müslümana farzdır.)
İnsanın nefsi için her birisi birer afet olan kibir, gazap, cimrilik, ihanet
gibi hastalıkları bilmek ve kendini bunlardan muhafaza etmek de farz-ı
ayndır." (Kaynakça İbn-i Abidin; I/41)
Tasavvufun gayesi insanı Allah'a yaklaştırmaktır.Tasavvufta ahlaka ulaşma
yolunda nefsin çeşitli mertebelerinden bahsedilir. Bunlar nefsi emmare ,nefsi
levvame, nefsi mülhime, nefsi raziye,nefsi mutmainne ,nefsi marziye ,nefsi
kamile olmak üzere yedi aşamadan
oluşmaktadır.